Geçtiğimiz Bayram tatilini Amerika’da yaşayan kardeşim ve ailesiyle geçirdim. Birlikte Kaliforniya’yı gezdik. Araba ile 3.000 km gittiğimiz bu gezide hem Kaliforniya’nın güneyi ve South Bay’deki sahilleri hem de kuzeyde Bay Area bölgesini ve Napa vadisini ziyaret ettik. Dolu dolu geçen bu haftaya harika anılar sığdırdık.
Bugün, gezimin ilk durağından başlayacağım. Uçağım akşamüzeri Los Angeles havalimanına indi. Kardeşimin uçağı ise gece Los Angeles’ta olacaktı. Aradaki vakti değerlendirmek üzere valizlerimi bırakır bırakmaz kendimi en yakındaki sahil kasabalarından biri olan Manhattan Beach’e attım.
Manhattan Beach, South Bay bölgesindeki üç sahil kasabasından (“town beach”) biri. Havaalanına ve Los Angeles’a çok yakın. Güney Kaliforniya’nın en popüler surf mekanları ve en iyi 10 sahili arasında yer alıyor. Zaten adım attığınız anda neden öyle olduğunu hemen anlıyorsunuz. Rüzgar ve okyanus havası ile Los Angeles’a göre 5-10 derece daha serin ve ferah. Sahile bir yokuşun tepesinden bakan kasabada güzel evler, restoranlar ve caféler var. Okyanusun dev dalgaları ise iskeleye kadar yükseliyor ve adeta surf’çüleri içine alacak gibi bir his uyandırıyor insanda.
Bazen kumlarda bile öyle geriye kadar geliyor ki bu dalgalar, birkaç kere tripodumun devrilmesi tehlikesiyle karşı karşıya kaldım.
Manhattan Beach kum tepeleriyle de ünlü. Kasabadaki çoğu binanın da bu tepelerin üzerine kurulduğunu okumuştum. Hatta zamanında Hawai’ye Waikiki’ye oradaki mercan ve çakılların üzerine örtmek üzere Manhattan Beach’ten kum taşınmış!
Her memleketten turistin ve Kaliforniya surf müdavimlerinin uğrak yeri olan bu sahil, bence fotoğrafçılar için de bir cennet.
Hareketli spor fotoğrafı çekmeyi sevenlerin, surf’çülerin birbirinden güzel artistik hareketlerini kaçırmak istemeyeceğine eminim.
Portre fotoğrafları için de bolcamalzeme var – turistler, romantik çiftler, dalgalarda eğlenen çocuklar…
Benim gibi manzara fotoğrafı düşkünleri için ise hem dalgaların hareketini yakalayabileceğim hem de uzun pozlama yapabileceğim muhteşem bir sahil. Ayrıca ıslak kumlardaki yansımalar ve gün doğumu ve gün batımındaki muhteşem silüetler ve renklerleri de söylemeden edemeyeceğim.
Gezimin ilk durağından kısaca notlarım bunlar işte… Yazıma birkaç tane Manhattan Beach ve aynı isimle ünlü iskelesi Manhattan Beach Pier fotoğrafımı da serpiştirdim. Daha fazlasını ise önümüzdeki günlerde Galeri sayfamda bulabilirsiniz.
Gezimin devamında gittiğim South Bay’in diğer şehir ve sahilleri, çok sevdiğim John Steinbeck kitaplarından hafızama yer etmiş Monterey kasabası, Pasifik Sahil Yolu, San Francisco Bay Area ve Napa’yı ise takip eden yazılarıma ayırdım.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere, sevgiyle kalın…
Bir yanıt yazın